Işın Baral Kulaksızoğlu

Kaynak: Bu yazı http://www.itfnoroloji.org/psikiyatrik/Psikiyatrik.htm adresinden alınmıştır.   Her türlü bedensel hastalık kişinin vücut bütünlüğüne, yaşam  evresine ve yaşam kalitesine doğrudan travmatik bir etki yapar.  Kişi böyle bir hastalık tanısı ile karşılaştığında tanının doğruluğu, hastalığının geleceği ve tedavi olasılıkları hakkında ciddi kaygılar duyar. Başka doktorlara başvurmak, tekrar tekrar tahlil ve görüntüleme yaptırmayı istemek gibi patolojik olmayan ‘inkar’ şeklinde bir savunma mekanizması içine girebilir.   Daha sonra bir ‘öfke evresi’ beklenebilir. Bu  dönemde kişi ‘bu niye benim başıma geldi?’ sorusuna yanıt arar, iş ve aile yaşantısında sorunlar olabilir. Tıbbi tedaviye uyumsuzluk olabilir, alkol, sigara veya madde kullanımı artabilir. Ardından da ’depresif evreye’ girilir. Bu depresif dönem,  bir hastalık değil yine uyuma yönelik bir başa çıkma çabasıdır ve ilaçlı tedavi gerektirmez. Doktorun hastasını dinlemeye vakit ayırması, sorularını özenle yanıtlaması ve hasta ile yapılan görüşmede hastanın ifade ettiği duygularına saygı göstermesi çok önemlidir. Hekimlerin en önemli özürü hastaya ayırabilecekleri zamanın azlığıdır, ancak yine de hekimin duruşu, tutumu, beden dili ve dinlerken jest ve mimikleri bile hasta için çeşitli olumlu ya da olumsuz anlamlar ifade edebilir.   Hastalar  tanıdan sonraki dönemlerde yukarıda sözü edilen evreler arasında gidip gelebilir. Ardından da ‘kabulleniş evresi’ başlar. Kabulleniş  bazen kendini tamamen doktorlara bırakıp hiç inisiyatif almamak şeklinde “kaderci” bir yön alırken, bazen de daha “gerçekçi” ve olumlu olabilir. Nörolojik hastalıkla yaşamaya uyumda zorlanan, hayatında hastalıkla birlikte çok değişim olan, yeti yitimi yaşayan,  yeterli aile ve sosyal desteği olmayan kişilerde ise psikiyatrik hastalıklar söz konusu olabilir.   Nörolojik hastalıklarda; hem beden fonksiyonları hem de zihin fonksiyonları etkilenebildiğinden  kişi, ailesi ve yakın çevresi için daha dramatik sonuçlar ortaya çıkar. Yeti yitimi  ve kısıtlılık oluşturacak hastalıklar, örneğin inme veya multipl skleroz (MS); maalesef kişinin, günlük hareketlerini, fonksiyonel durumunu, iş yaşantısını, gelirini, cinsel hayatını, sosyal ilişkilerini, “kendilik” algısını ve yaşam kalitesini doğrudan etkiler. Epilepsi gibi bazı hastalıkların ise ciddi bir stigması olup, kişinin toplum içindeki yerini ve güvenliğini tehdit edebilir.   Her türlü psikiyatrik belirti nörolojik hastalıklara eşlik edebilir. En sıklıkla görülenler şunlardır: •         Duygudurum değişiklikleri: Depresif, iritabl veya eleve, manik gibi •         İştah değişikliği: Artma veya azalma •         Uyku bozuklukları •         Enerji kaybı-bitkinlik ya da aşırı enerji •         Anksiyete-huzursuzluk ve sıkıntı •         Eksitasyon, ajitasyon •         Kendine ya da çevresine zarar verme •         Katatoni, tikler, psikojen distoni ve diskineziler •         Obsesyon ve kompülsiyonlar •         Cinsel ilgide artma veya azalma •         Psikotik bulgular •         Hezeyanlar •         Halüsinasyonlar •         Depersonalizasyon ve derealizasyon   Hiçbir psikiyatrik belirti belirli bir nörolojik hastalığa özgü değildir. Yine, psikiyatrik hastalıklar da belli nörolojik hastalıklara işaret etmezler. Ama yine de bazı hastalıklar sıklık açısından farklılık gösterebilirler. Örneğin depresif bozukluklar her türlü nörolojik hastalığa ikincil olarak görülebilirler ancak, inme, demans ve epilepside daha sıkçadırlar. Kognitif tutulum hastalarda dikkat, bellek, dil, vizyospasyal işlevler ve frontal yürütücü işlevlerde bozulmalara yol açar. Psikiyatrik belirtiler, kognitif belirtiler ve altta yatan hastalığın nörolojik belirtileri bir araya gelince hekimler için oldukça zorlayıcı olur. Ayırıcı tanı için ayrıntılı nörolojik, fizik muayene ve psikiyatrik değerlendirmeyle beraber nöropsikolojik testlerin uygulanması da tedaviyi şekillendirirken klinisyene yardımcı olur.   Nörolojik sorunu olan hastaları ele alırken dikkat edilmesi gereken bir konu da psikiyatrik belirtilerin süre ve şiddetidir.  Her tür belirti herkeste olabilir; hastalığı belirleyen ise bu belirtilerin ne kadar zamandır olduğu, ne şiddette olduğu ve kişinin yaşamındaki işlevselliğini ne derecede etkilediğidir. Psikiyatrik  bir belirtinin olması o kişinin psikiyatrik olarak tedavi görmesini gerektirmez.   Örnek 1: MS veya başka bir hastalık tanısının ardından hastanın kendisini durgun ve üzgün hissetmesi ilaç tedavisi gerektirmez. Örnek 2: Epilepsi nöbetinin hemen ardından 1-2 gün kulağına ses gelen bir kişinin bu psikotik bulgusu kendisine veya çevresine zarar potansiyeli taşımıyorsa nöroleptik kullanımı  gerektirmez. Örnek 3: Takıntıları olan Parkinson hastasının bu şikayeti yaşam kalitesini bozmuyor ve ciddi bir zamanını almıyorsa ilaç tedavisi gerekmeyebilir.   Bir nörolojik hastalığın psikiyatrik belirtiler vermesi için ya da psikiyatrik hastalığın eşlik etmesi için  bazı önemli faktörler vardır:   -Nörolojik hastalığın lezyonunun yeri  Lezyonların yerleri psikiyatrik belirtilere bir renk verebilir. Frontal lobu daha çok tutan bir hastalıkla bazal gangliayı tutan bir hastalık farklı psikiyatrik belirti dominansı gösterebilir.   -Nörolojik  hastalığın özellikleri  MS hastaları yorgunluk  halsizlik ve duygudurum belirtilerini daha fazla yaşarken, miyasteni hastaları anksiyete bozukluklarını daha fazla yaşarlar. Psikotik özellikler  kas hastalıklarında neredeyse hiç görülmezken, epilepsi, demans ve yer kaplayan lezyonlarda sık olabilirler.   -Lezyonun yaygınlığı Beyni yaygın şekilde tutan vaskülit, ensefalit gibi hastalıklar hemen daima konfüzyonel durum ile seyrederken daha lokalize tutulumlarda bu özellik yoktur.   -İkincil beyin  metabolizma değişikliği Bazı hastalıklar erken aşamalarında belirgin bir lokalizasyon gösterse de ileri evrelerinde beynin işlevlerinde daha yaygın bozulmaya yol açarak çok ağır psikiyatrik belirtilere neden olabilirler. Bunlara örnek olarak tümörler, epilepsi veya MS sayılabilir   -İlaçların  etkileri Kortikosteroidler, antikolinerjik ilaçlar, interferon, dopaminerjik ilaçlar gibi nörolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların doğrudan kendilerinin de psikiyatrik hastalık tetikleme özellikleri vardır.   -Nöronal atrofi varlığı Beynin nörodejenaratif hastalıkları türlerine göre yaygın ya da başta fokal sonra yaygın  nöronal kayba neden olurlar. Bu da beyindeki nörotransmitter yolaklarını hasarlar, nöronal döngülerde kopmaya neden olur. Sonuçta da   bu hastalıklara sıklıkla eşlik eden psikiyatrik ve davranışsal belirtiler ortaya çıkar. Bu duruma en iyi örnek Alzheimer hastalığıdır. Zengin psikiyatrik belirtiler bu hastalığın ayrılmaz bir parçasıdır.

Bunlar: İleri yaşta veya çocukluk çağında olmak,Kronik gidişli bir beyin hastalığına sahip olmak (Alzheimer hastalığı vb.),Beyin hasarının bulunması (tümör, inme, epilepsi, Parkinson vb.),Alkol ve madde bağımlılığı,Daha önce deliryumdan geçmiş olmaktırBu hastalardaki temel tedavi altta yatan nedenin düzeltilmesidir  Nöroloji ve nöroşirurji deliryum ile sık karşılaşılacak iki daldır ve primer psikiyatrik hastalık ve deliryum ayırıcı tanısı dikkatle yapılmalıdır. Eğer gerekliyse; uygunsuz davranışların ve hastadaki huzursuzluğun azaltılması amacıyla düşük doz oral veya I.V.  haloperidol kullanılabilir, antikolinerjik kullanımından kaçınılmalıdır.   Nöroloji ve psikiyatri uzmanın birlikte takibinde yarar olan pek çok hasta vardır. Psikiyatrik belirtiler ve bozukluklar  her  türlü nörolojik hastalığa yüksek oranda eşlik eder.  Burada hepsini bölüm sınırlarında ele alamadık ancak örnekler verdik.  Sayılanlara ek olarak Parkinson hastaları, diğer hareket bozuklukları, miyastenia gravis  gibi  kas hastalıkları, tümörler, MSS infeksiyonları, başağrısı ve diğer ağrı bozuklukları, ALS gibi sonu ölüme giden motor nöron hastaları, nörolojik belirtili hipokondriyasis hastaları, nöropsikiyatrik tutulumu olan Wilson ve Behçet  hastaları hatırlanmalıdır.  Öte yandan tamamen psikiyatrik olup yanıltıcı bir şekilde nörolojik belirti veren hastalıklar da vardır: Somatizasyon bozuklukları,  bazı konversiyon bozuklukları, psikojen ağrı ve hareket bozuklukları, epileptik olmayan nöbetler, hipkondriyasis, yapay bozukluk vb...   TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

Nörolojik hastalıklarda görülen ek psikiyatrik hastalıkların tedavisi için özel olarak geliştirilmiş psikotroplar maalesef yoktur. Yukarıda da belirtildiği gibi, her nekadar bu hastalıkların semptom profilleri primer psikiyatrik hastalıklardan farklılıklar gösterse de halen endikasyonları primer psikiyatrik hastalık olan ilaçlarla tedavi etme zorunluluğu vardır. Mevcut psikotropların çok azının nörolojik hastalıklarda kullanımı ile ilgili çalışma vardır. Bu nedenle klinisyenlerin ilaç başladıkları hastaları dıkkatli ve yakın takipleri önemlidir. Nörolojik bir hastalıkla eş zamanlı psikiyatrik hastalığın tedavisi düzenlenirken  aşağıdaki noktalara dikkat etmek gerekir.

  1. Doğru endikasyon ve hedef seçilmesi Tedavi etmek istediğimiz hedef belirtilerin neler olduğunu iyi tanımlamak, tedavi amacını iyi belirlemek  gerekir. Yeti yitimi olan, uyku hijyen bozukluğu olan veya  adaptasyon sürecinde olan hastalarda  hemen ilaç düşünmemek uygundur.  Ayrıca ilaçla zarar vermemek de tedavi etmek kadar önemsememiz  gereken bir durumdur. Her üzüntü, her  sıkıntı, her moral bozukluğu ya da kaygı ilaç tedavisi gerektirmez. Hastanın savunma mekanizmalarını, kişilik özelliklerini, bazı aile içi dinamikleri mutlaka dikkatle irdelemek gerekir.  Örneğin bir Alzheimer’li hastanın yakını  arada görsel halüsinasyonlardan bahsediyor olabilir, ancak bu durum bir bakım zorluğuna yol açmıyorsa nöroleptik endikasyonu olmayabilir. İnmeli bir hastanın ilk birkaç hafta içindeki ağlama ve üzüntüleri adaptasyon süreci ile bağlantılı olabilir ve hemen antidepresan gerektirmeyebilir.

  2. Nörolojik  hastalığın özellikleri Hastalarda ilaç seçerken alttaki nörolojik hastalığı ve seyrini de göz önünde tutmak uygun olacaktır. Her iki durum arasındaki etkileşim hakkında hastayı bilgilendirmek, başlangıç psikiyatrik belirtiler hakkında eğitmek, psikiyatrik morbiditenin önlenmesi için yardımcı olur. Örneğin  her MS atağı ile depresyon geçiren hastanın depresyonun öncü belirtilerini tanıması yararlıdır. Her epilepsi atağından sonra psikotikleşen bir hastanın atak sonrası nasıl bir yol izlenmesi konusunda ailesinin ve kendisinin eğitilmesi önemlidir. Yine hastalığa göre psikotrop seçmek önemlidir. Epilepsili hastaya epilepsi eşiğini düşüren, miyastenili veya demanslı hastaya antikolinerjik etkinliği olan bir ilaç ve Parkinson hastalığında tipik bir nöroleptik seçmemek gerekir. Yoğun psikiyatrik problemler ve yatalak sürekli bakım, gözetim gerektiren hastalar hasta yakınlarını yorabilir, depresyon ya da bakıcı tükenme sendromunu tetikleyebilir. Tedavi bazen hem hastayı hem de hasta yakınını ilgilendirebilir.  Doğru bilgilendirme ve durumu kabullenmeye yardım gerekebilir. Hiçbir psikiyatrik belirtisi olmadığı halde, sürekli uyuyan ya da yatan hasta gibi beklentileri olan bazı hasta yakınları da doktorları daha fazla ilaç yazmaya yönlendirebilir.

  3. İyi dahili takip Nörolojik hastalık seyrinde ortaya açıkan ani, zengin psikiyatrik belirtiler bize akut konfüzyonel durumu, deliryumu düşündürmelidir. Demanslı, inmeli, MSlu, yaşlı ya da organ yetmezliği olan, çoğul ilaç kullanan hastalarda araya eklenen infeksiyonlar, elektrolit denge değişiklikleri, şeker seviyesi oynamaları, psikiyatrik belirtilere fazla odaklanıldığında gözden kaçabilir. Eklenen dahili hastalıklar da psikiyatrik hastalıkları tetikleyebilir. Örneğin inmeli hastada depresyon tedavi edilirken araya girmiş bir hipotiroidi atlanabilir.

  4. Sosyal şartlar Yalnız yaşayan, ilaç ve  yeterli beslenme temininde zorlanan hastalar olabilir. Hasta yakınları hastalığın şiddetini her zaman doğru değerlendiremeyebilir. Gözetim ve denetim gereken hastaların bu imkana kavuşmasını sağlamaya yardımcı olmak, aileden, sosyal hizmet kurumlarından yardım almaya çalışmak gerekir. İlaç ve rapor temini,  yeti yitimi olan, fiziksel hareketleri yavaşlamış, kognitif yetmezliği olan ve yaşlı hastalar için sorun olmakta ve tedavi devamlılığını engellemektedir. İlaçların mümkün olduğunca gün içinde tek doz kullanılanlarını ve en azından birer aylık formlarını yazmak uygun olabilir.

  5. Çoğul ilaç kullanımı ve yan etki profili Pek çok hasta çoğul ilaç kullanır. İlaçların metabolizmaları, karaciğerden atılımları, proteine bağlanma kapasiteleri dikkate alınmazsa bu grup hastada ciddi yan etkiler ve kalıcı hasar bırakan sonuçlar ortaya çıkabilir. Hastalara her vizitte kullandığı tüm ilaçları sormayı unutmamak gerekir. Bazı ilaçlar gençlerde hayat kurtarıcı olabilirken yaşlılarda ciddi kullanım zorlukları ve intoksikasyon riski taşımaktadır. Lityum veya Na-valproat buna örnek gösterilebilir.  Psikiyatrik ilaçların bazı hafif sanılan yan etkileri ilaç etkileşimi ile potansiyelize olabilir. Epilepsi nedeni ile karbamazepin kullanan bir hastaya SSRI verilirse ciddi hiponatremi olabilir. Bazı  SSRI’lar  Parkinson hastalığını kötüleştirebilirler. Gerek nöroleptiklerin gerekse antidepresanların nörolojik hastalık zemininde yan etki potansiyelleri artar. Dikkatle seçmek ve iyi takip önemlidir.

  6. Uzun süreli kullanım Maalesef tüm psikotropların nörolojik hastalıklarda uzun süre kullanımı hakkında veri çok sınırlıdır. En fazla 14-16 haftalık takip ve izleme çalışmaları vardır. Bu da bizi bu ilaçları uzun süreli kulllanırken tamamen kanıta dayalı tıp dışında uygulama yapmaya itmektedir. Bu ilaçların nörolojik hastalıkların seyrine uzun dönemde etkisi ile ilgili de fazla çalışma yoktur. Ayrıca antidepresanların etkinliğinin aslında ikincil durumda ne olduğu, yan etki profilleri ile ilgili çalışma da azdır. Öte yandan nöroleptiklerin yaşlı ve demanslı hastalarda uzun süreli kullanımının inme ve ani ölüm riskini artırdığı gösterilmiştir. Yine 85 ve 90’lı yaşlardan sonra psikotrop etkinliği ile ilgili ciddi soru işaretleri mevcuttur.  Aslında nörolojik hastalık zemininde ilaçların etkinliğinin azalabileceği de ön görülebilir. Aşağıda olası  nedenler sıralanmıştır.

  7. Hedef nöron kaybı: Demans, inme lezyonu ya da MS plakları nedeni ile belli bir grup alan kaybı

  8. Reseptör ve post-reseptör değişiklikler, hedef olan reseptörlerin etkinliklerinin azalması  (örneğin dopamin reseptör sayısı yaşla azalır.)

  9. Farmakokinetik değişiklikler •          Vücutta artmış/ azalmış yağ oranı •         Tüm gastrointestinal sistemde emilim ve işlev değişiklikleri •         Azalmış böbrek/karaciğer fonksiyonları veya otoindüksiyon •         Çoğul  ilaç kullanımı etkileşimleri   Psikotrop ilaçları kullanmak bu ilaçlarla ilgili olarak hastalarımızı yakın takip etme sorumluluğu da getirmektedir. Bir antidepresanı kullanırken öncelikle ilacın tolere edilip edilemediğini, ilk iki hafta içinde ilacın etkin olup olmadığını, ilk dört-altı hafta içinde ve en önemlisi tedavi hedefimiz olan remisyonun  on-oniki hafta içinde gelişip gelişmediğini izlemek durumundayız.  Herhangi bir antidepresanın en düşük dozu çoğu kere yanıtı sağlayabilir ancak remisyonu sağlamayabilir. Uygun takip edilmeyen hastalarda kronikleşme ve yaşam kalitesinde ciddi düşüşler gelişir.  Tekrarlayan veya tedaviye dirençli depresif bozukluklarda, bipolar bozukluk, intihar fikri, psikotikleşme, ilaç uyumsuzluğu, polifarmasi hallerinde mutlaka psikiyatrik konsütasyon gerekir.  Bir nöroleptik kullanırken de etkinlik ve yan etki takibi sık kontrollerle yapılmalı, en kısa zamanda ilaç kesimi hedef olmalıdır.  Kontrolsüz  kullanımlar tardif sendromlar gibi kalıcı olumsuz sonuçlara yol açabilir. Uzun süre nöroleptik kullanımı gereken durumlarda  yine mutlaka psikiyatrik konsültasyon yapılmalıdır.   İnsan beyni ile ilgili çalışıyorsak ve hastalarımıza doğru tanı ve tedavi olanakları sunmak istiyorsak bu ancak nöroloji ve psikiyatri işbirliği ile olabilecektir.   KAYNAKLAR

  10. American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders. IV edition Washington DC. 1994

  11. Bishop DS, Pet LR: Physical Medicine and Rehabilitation. İçinde: The American Psychiatric Press Textbook of  Consultation-Liasion Psychiatry. 1.ed, Rundell JR, Wise MG (Eds). Washington: American Psychiatric Press, 1996; 755-780.

  12. Boland R: Depression in Medical Illness (Secondary Depression). İçinde: Textbook of Mood Disorders. 1. ed. Stein DJ, Kupfer DJ, Schatzberg AF (Ed). Washington: American Psychiatric Publishing, 2006; 642-643

  13. Carson AJ, Phil M, Zeman A, et al.: Neurology and Neurosurgery. İçinde: Textbook of Psychosomatic Medicine. 1. ed, Levenson JL (Ed). Washington: American Psychiatric Publishing, 2005; 707-709.

  14. Cummings JL, Trimble MR: Nöropsikiyatri ve Davranış Nörolojisi. 2. baskı. (Akdal G, Yener G, çev. Ed). Ankara: Çizgi Tıp Yayınevi. 2003: 205-210.

  15. Krishnan KRR. Psychiatric and medical comorbidities of  bipolar disorder. Psychosomatic Medicine 2005; 67:1–8. Amerikan Psikiyatri Birliği; Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımal El Kitabı. Dördüncü baskı (1994) (Çev. Köroğlu E). Ankara: Hekimler Yayın Birliği,  1994

  16. Sadock, B.J. Kaplan & Sadock’s synopsis of psychiatry : Behavioral sciences, clinical psychiatry. Anxiety Disorders. 9th edition, ,Lippincott Williams & Wilkins. 2003: 591-642

  17. Trzepacz P. Meagher D: Delirium. Içinde: Textbook of Psychosomatic Medicine Levenson J. (Eds). Washington: APA Publishing 2005: 91-131